Bereket

    Yılların verdiği tecrübeyle başladı konuşmasına. "Bizim de yola sıfır bir bahçemiz var. Gelen giden oradan bir şey yemeden gitmez. Allah'ın bereketi de gelir ya, Maşallah hiç bitmez meyve." sözler odadaki herkesi etkilemişti. Birkaçı maziye daldı. Biraz düşündüler. Hayatın onlara gösterdiklerini başkalarına söylemek istiyorlardı. Yanımdaki, koltuktaki yerini düzelterek, söze atıldı. "Bizim de bir üzüm bahçemiz vardı. O zamanlarda yukarıdaki ana yol daha yapılmamıştı. Gelen giden herkes bahçeden bir salkım üzüm alır giderdi. Ne var ki? Şu ana yol yapıldı. Kimse bahçenin oradaki yoldan geçmez oldu. Bahçe de kurudu gitti."
   Dede şöyle bir etrafına bakındı. Odadakilerin gözlerinin içine baktı. Bakışları öyle anlamlar barındırıyordu ki herkesin merakını cezbetmişti. Buruşmuş dudakların döküldü sözler suyun şelaleden aktığı gibi." Şimdiki gençlerde 1-2 çocuk var. Eskiden 5-6 çocuk vardı. Yiyeceğimiz bir parça ekmeğimiz yoktu lakin biz 5-6 çocuğu büyüttük. Ya şimdi yok efendim neymiş bakamazlarmış. Gelen çocuk bereketiyle gelir. Sen karnını doyurmaya bak. Onunkini Allah doyurur. Bak şimdiki halimize yaşlandık ama eskisinden bin kat daha iyi durumdayız. Gelen çocuk hem kendini hem de seni doyurur." Sözleri bittiğinde herkes etkilenmişlerdi.
   Olanları dinlerken anladım. Çocuğu kimin doyurduğunu, yavru hayvanların nasıl doyduğunu. Rızkını Allah veriyor. Bedelsiz veriyor onların rızkını. Ne zaman güç sahibi olurlar onlardan bedel istiyor. O vakte gelene kadar herkese bereket getiriyor. O vakit geçtikten sonra ikram ettiği her şeyden birken bin oluyor ona geri dönderiyor. Allah'a sonsuz Hamdı olsun. Her şeyin sahibi olana hamd olsun.

Yorumlar